Bedi Nuri (1875–1913) ve Sosyoloji
Memleketin çeşitli yerlerinde çeşitli görevlerde bulunmuştur. Kaymakamlık, muallimlik, müdürlük yapmıştır. İlk yazısını kardeşi Satı Bey’e ait olan Envar-ı Ulum adlı dergide Hikmet-i İçtimaiye adıyla yayınlamıştır. Daha sonra bu yazısı Mehmet Cavid Bey’in çıkardığı Ulum-u İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası adlı dergide genişletilerek yayınlanmıştır. Bu dergi 1908 yılında Osmanlı Devleti döneminde çıkan ilk Sosyal Bilimler dergisidir. Dergide iktisat, sosyoloji ve felsefe konularına değinilmiştir. Dergide iktisat alanında Liberalizm, sosyolojik anlamda ise Comte, Spencer, Le Play isimleri temel alınmıştır. Lakin dergi Yahya Kemal’ın deyimiyle kendisini zihinlerde tespit edemediği için ölmüştür. 1911 yılında dergi kapatılır.
Bedi Nuri Ulum-u İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası dergisi hakkında “Fikirden siyâsete ve siyâsetten fikre süratle geçmekte olan ve en yakın gaye olarak içtimaî reform fikrinde toplanan bu hareketler sırasında fikre ancak siyâsetten ve aksiyondan uzak olarak berraklığı ve aydınlığı kazandırabilmek mümkün olabileceğine inanan bir düşünür zümresi doğmaya başladı. Bu zümre içinden de bir kısmı sonradan kendilerini günlük politikadan kurtaramadılar. Fakat hiç değilse başlangıçta felsefî düşüncenin istediği, yukarıdan bakış ihtiyâcı -hepsinde duyulmakta idi. İşte bu hareket ‘Ulûm-ı İktisâdiye ve İçtimâiye’ dergisini meydana getirdi” böyle konuşmaktadır. Ulum-u İktisadiye ve İçtimaiye yazarlarından Bedi Nuri ve Satı Bey Ahmet Şuayıp’ın başladığı biyolojik sosyoloji ve evrimcilik yolunda ilerliyorlar. Bedi Nuri sosyolojiye Comte’un Sosyal fizik demesinden etkilenerek İlm-i Hikmet-i İçtimaiye adını vermiştir. Bu ismi vermesinden Comte izinden gittiği barizdir ve sosyoloji konusunda da Comte’un ötesine geçildiğini de bilmektedir, bu yüzden Comte-Spencer çizgisindedir. Organizmacıdır ve pozitivist geleneği takip eder. Organizmacılık, kolektif sosyal olguları biyolojik organizmaya benzetme yoluyla açıklamayı hedeflemektedir. Bu bağlamda Bedii Nuri toplumu bir organizmaya benzeterek her kesimin farklı bir işlevi olduğu ve tüm toplumun işlevsel bir yapıya sahip olduğunu, hepsinin hayatta olmasının, etkin bir şekilde sağlıklı ve çalışır halde ancak bir toplumun oluşabileceğini vurgulamaktadır. İnsan ve organizmacılık anlayışını toplumla sıkı bir ilişki halinde bulunduran Bedi Nuri, bu bağlamda baktığımızda Auguste Comte’ın Pozitivizmi ile Spencer’ın düşüncelerine çok yakınlaşmıştır. Bunlarla birlikte yine Durkheim’ın anlayışı ve yaklaşımının da etkisinde kalmıştır. Bedi Nuri, Sosyolojiyi diğer ilimlerden yalnızca olanı olduğu gibi incelediğinden farklı bir yere koymaktadır. Sosyologların her vakit inkılaplara, her türlü fikirlere açık yapıda olması gerektiği her zaman belirtir.
Bedi Nuri sosyolojiyi bir ilim olarak ele alırken çıkış koşulları üzerinde durmak gerektiği görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamı dikkate aldığımızda Comte’a dayanılan sosyolojinin toplumun dış görünüşü itibari ile köy veya şehir gibi yerleşim alanlarını inceleyerek nüfusun yoğunlaşma sebeplerine, şehirlerin ortaya çıkış koşullarına eğilmesi gerektiğini söylemektedir. Dönemin birçok sorununda dolayı Bedi Nuri’nin önüne birçok kavram çıkmaktadır ve kendisi bunları inceleme, anlatma yolunda çaba sarf etmiştir. Kamuoyu kavramını zamandan ve çevremde bağımsız olarak her daim geçerli siyasi ve idari alanlarda toplumsal düşünüş bütünü olarak açıklamaktadır. Ayrıca dînin sosyal bir fenomen olduğunu; inançların her zaman bir topluluğa âit ve bu topluluğun fertleri için uyma zorunluluğu olan şeylerden ibaret bulunduğunu belirtmektedir. Ona göre âyin ve ibâdetler hakkında da durum aynıdır. Din ve mezhep incelemeleri sosyolojinin alanına girmektedir; bunlar din sosyolojisi (hikmet-i ictimâiye-i dînîye) nin konusunu oluştururlar. Bedîi Nuri’ye göre medeniyet tek bir toplumdan değil farklı toplumlarla olan ilişkiler ile yol alıyor ve etkileşim, alışveriş olunca medeniyet “tekâmül” ediyor. Bu alışveriş birlikte, karşılıklı ve kesintisiz olmalarına vesile olabilir, böylece pek çok hayat “mecmu’a-i eşya” insanla anlam kazanıyor.
Bedîi Nuri sosyolojinin sahası ve inceleme alanlarını kendi içinde tasnif etmiştir. Bedîi Nuri’ye göre “hikmet-i içtimaiye” taksimatı:
-Ulûm-ı İçtimaiye-i Hususiye -Mebahis-i Eşkâl-i İçtimaiye:
Teşkilat-ı içtimaiyeleri münasebetiyle beraber, akvamın coğrafyalarının tetkiki
-Sekenenin miktarı, kesafeti, arz üzerinde suret-i tevzi’ nokta-i nazarından tetkikat
-Hikmet-i İçtimaiye-i Diniye
-Hikmet-i İçtimaiye-i Ahlakiye
-Hikmet-i İçtimaiye-i Hukukiye ve Adliye
-Hikmet-i İçtimaiye-i İktisadiye
-Hikmet-i İçtimaiye-i Lisanîye
-Hikmet-i İçtimaiye-i Beda’iye
Olarak ayırmıştır.
Bedi Nuri; toplumsallaşma, kamuoyu, bireycilik, anarşizm gibi kavramların üzerinde durduğu gibi yazılarında dikkat çeken bir diğer kavram ise tekamüldür. Tekamül’den bahsedilen, ilerleme, büyüme, gelişme anlamları diyebilmekteyiz. Bir Osmanlı aydını olan Bedii Nuri, içinde yaşadığı, içinde bulunduğu toplumun sıkıntısını, geleceğini düşünme kaygısıyla hareket etmiş ve böylesine bir dönemde bulunmasının da etkisiyle tekâmül kavramı oldukça önemli bir kavram haline gelmiştir. Bu yüzden olacak ki yazılarındaki temel amaç ve görevleri bu eksende göstermiştir.
Kaynakça:
M.Ü, Bedii Nuri Bey’in Hayatı, Görüşleri ve Şahsiyeti, yüksek lisans tezi, Muammer Hüseyin Manav, 2013
Bedii Nuri, “Hatur”, 1911
Bedii Nuri, “Tefekkür ve Tetebbü”, Ahlak Nedir?, Şehbal Mecmuası